Disiplin kelimesi; Latince öğretmek ve terbiye etmek anlamına gelen discipulus kelimesinden gelmiştir. Disiplinlerarası tasarım; benzer veya birbirinden ayrılan, farklı disiplin ve yaklaşımları ele almaktadır.
Bir başka anlatımla yeni bir bilgi ve problemin sonucuna ulaşmayı amaçlayan disiplinler, birbiri ile iletişime geçerek ortadaki sınırları kaldırır. Kendi içerisinde işbirliği yapmanın bir yolunu bulur.
Düşünce ve düşünüleni gerçekleştirme kapısını açan bu yaratı süreci, içerik sağlama ve belirlenen alanın kendine özgü diğer disiplin anlayışı ya da anlayışlarının nasıl etkilendiğini veya etkilediği konusunda bilgi sağlamaktadır.
Disiplinlerarası tasarım, ele aldığınız benzer ya da farklı tasarım ürünlerini yeni bir yaklaşımla değerlendirmenizi sağlar. Bu değerlendirme aşamasında süreç için farklı yöntem ve yollar denenerek çok boyutlu düşünme yeteceğinizi destekler. Çoğu şey de olduğu gibi her tasarım mantığı içerisinde de kendine özgü bir disiplin mevcuttur. Bu disiplin insanlardaki karakterler gibi tasarımın kendisine ait özel belirleyici etkenlerdir. Bu disiplini, farklı amaçları olan farklı bir tasarım üzerinde deneyimlediğimizde ortaya disiplinlerarası tasarım çıkması kaçınılmazdır.
Örneğin endüstriyel tasarım üzerinden disiplinlerarası tasarımı açıklayalım.
Görseldeki gibi bir sandalyeyi ele alalım. Kendi içerisinde tasarım ilkelerini ele aldığını görebiliriz. Bu sandalyenin belirleyici tasarım ilkeleri
- Denge (Parçaların birbiriyle tanımlı ve estetik biçimde oluşturulması)
- Hiyerarşi (İnsan gözünün algılama düzeni doğrultusunda formlar arasındaki kontrastların oluşturulması.)
- Örüntü (Düzenli ya da rastgele tekrarlanan tasarım elemanları.)
- Orantı ( Parçaların kendi arasındaki oranlar.)
- Uyum (Kompozisyonun içerisindeki ürünlerin birbiriyle olan ilişkisi) olarak ele alabiliriz.
Aynı zamanda bir vitrin ürünü olmaktan çıkan bu sandalye işlevsellik kazanabilmek için gerekli özellikleri bize sunar. Sandalye üreten bir marangoz; sandalyenin konforu, rahatlığı, hacmi ile ilgilenirken bunu kendi bünyesindeki disiplinler ile yapmış olur.
Tasarımcı, başka disiplinler içinde arabulucu ve sonuç odaklı bir rolü üstlenerek sürece başlar.
Tasarımcı bu süreç sayesinde, farklı çemberlerde bulunan tasarımın diğer disiplinler ile etkileşime geçerek aynı payda içerisinde tutunmasına yol açar. Tasarımın, farklı disiplinler ile iletişime geçmesine neden olur.
Ürüne estetik kaygılar eklendiğinde ürün, tasarım ürününe dönüşür. Aslında farklı bir alana dahil edildiğinde ya da farklı bir alanı içinde barındırdığında üretici/yaratıcı farklı bir bilgi ve çözüm arayışına girer. Bu noktada farklı disiplinlerin birbiriyle olan ilişkisi disiplinlerarası tasarımı oluşturur.
Yaratıcılığı, problem çözmeyi, takım olmayı, farklı alanları ve bu alanların özelliklerini odak noktada toplayan öğrenciler, tasarımcılar, profesyoneller ya da sanatkarlar disiplinlerarası bakış açısını benimseyebilir. Bu bakış tasarımsal düşünmeyi doğurur.
Tasarımcı düşünüş olarak adlandırdığımız bu düşünce biçimi her alana dahil edebileceğimiz, oldukça geniş bir yelpazeye sahiptir.
Bu nedenle disiplinlerarası yaklaşımlar özelinde tasarımcı düşünüş, bir anlam karmaşasını da beraberinde sürükler.
Biliyoruz ki tasarım, “karmaşık bir toplumsal faaliyet.” (Hardt, 2006)
Disiplinlerarası tasarım sayesinde edinilen tasarımcı düşünüş sayesinde kazanımlarımız kısaca şu maddelerle ele alınabilir.
- El ve zihin becerisini geliştirmek
- Takım çalışmasını deneyimlemek (Öğrenmek/öğretmek için iletişim kurmadan bu sorun hallolsa bile kaçınılmaz bir ileti sayesinde dolaylı yoldan iletişim sağlanır. Bu da beraberliği, ortak dili paylaşmadan kaynaklı takım ruhunu oluşturur.)
- Tasarımın teknolojisini ve tekniğini tanıyarak kavramak
- Süreçteki basamakları oluşturarak sıraya koymak
- Tasarımdaki ulusal ve evrensel değerleri kullanma becerisini sağlamak
- Üretilen tasarımın disiplinlerine karar vermek
- Eleştirel yaklaşımlarla değerlendirmek
Hegel, bir şeye pür dikkat dalan kişinin daldığı şeye emildiğini ve kendisini unuttuğunu hepimizin bildiğini söyler.
İnsan belli arzuyu deneyimlerken, örneğin açlık çekerken o arzunun bilincine varmakla kendisinin de bilincine varır. Arzu, bireyin arzusundan ortaya çıkar ve birey arzusunu ifade etmek için ister istemez “ben” sözcüğünü kullanır.
Disiplinlerarası tasarımı anlamak, tasarımcı düşünceyi edinebilmek için kendinizi tasarımcının ve eserin yerine koymak gerekir. Bir önceki paragraftan çıkarımda bulunacak olursak, Hegel’in de dediği gibi neye ne denli emildiğimizi, akıp gittiğimizi biliyoruz. Ve neyi anlamak, oluşturmak ya da üretmek istiyorsak bu yaratıcı süreçte kendimizi bırakmayı, istenilen kavramın tam merkezinde olmayı ve oradan bakmayı bilmeliyiz.
Böylelikle pek çok şeyi kavrayabileceğimiz gibi disiplinlerarası yaklaşımları da anlayabilir, tasarım üzerinden değerlendirerek bu bakış açısını kendimize bir çeşit kıyafet gibi giydirebiliriz.